Otonom araçlar; içerisinde bulundurdukları otomatik kontrol sistemleri sayesinde bir sürücüye ihtiyaç duymadan yolu, trafik akışını ve çevresini algılayarak sürücünün müdahalesi olmadan seyir halinde gidebilen otomobillerdir. Otonom araçlar radar, lidar, GPS, odometri, bilgisayar görüşü gibi teknolojiler ve teknikler kullanarak çevresindeki nesneleri algılayabilmektedir.
Otonom araçların tarihine baktığımızda 1920-1930 yıllarında bazı göze çarpan sistemler otonom araçların müjdesini çoktan vermişlerdi. Kendi kendine seyir halinde gidebilen ilk modeller 1980’li yıllarda ortaya çıkmıştı. İlk araç 1984 yılında Carnegie Mellon Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği navlab ve ALV projeleriyle gerçekleştirildi. Bu projeyi 1987 yılında Mercedes-Benz firmasının ve Bundeswehr Üniversitesi’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Eureka Prometheus projesi takip etti. Bu iki araçtan sonra, sayısız şirket binlerce otonom otomobiller ürettiler ve bu otomobillerin bazıları günümüzde birkaç ülkede trafiğe çıkmış durumdalar.
Otonom otomobiller binek araç sektöründe bir devrime yol açarak otomotiv sektöründe de büyük bir dönüşüme neden olacak gibi görünüyor. Sürücüsü araç teknolojilerindeki hızlı gelişim çok yakın bir zamanda Henry Ford’un oyununun kurallarını büyük ölçüde değiştirecek. Özellikle otomotiv sanayisi bu gelişimden en çok etkilenen birimlerden biri olacak. Sürücüsüz ya da otonom otomobillerin yakın gelecekte eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik, sosyal ve çevresel bir değişime de yol açacakları düşünülüyor. Özellikler vatandaşlar bazında mükemmel bir sosyal statü eşitliğine yol açacağı da açıkça ortada. Otonom araçlar gençlerin, yaşlıların veya fiziksel engellilerin kişisel seyahat etme özgürlüklerini eşit bir düzeye gelmesini sağlamakta.